3 Mayıs 2012 Perşembe

HAS BACIM


Yemyeşillikler arasında şırıl şırıl akan suları ile çok güzel bir köydü Köseli, 1984 yılında elektriğe kavuşacağından ayrı bir heyecan yaşanıyordu. Mustafa 35 yaşında hayatı dolu dolu yaşayan, pek dini inanışlara namaza önem vermeyen evli ve 2 çocuk babasıydı.
Köseli köyü muhtarı ile anlaşan Mustafa köyün elektriklerini çekecekti. Mustafa elektrik malzemeleri ve çırak ile köye doğru yol almaya başladı. Köye varınca muhtarın talimatı ile aza Hacı’nın evine yerleşti, malzemeleri yerleştirdikten sonra aza Hacı ile köyü dolaşmaya başladılar.
—Bak Mustafa bu köyün evlerinin en az yarısının elektriğini sen çekersin, aman sakın bir yanlışlık yapma malzemenin en iyisini kullan, en iyi işçiliği yap namus konusunda da dikkatli olursan sevinirim.
— Tamam, Hacı ağabey sen hiç düşünme elimden gelenin en iyisini yaparım, malzemelerim zaten TSE’lidir, namus konusuna gelince evli ve 2 çocuk babası olduğumu söyleyeyim.
Böyle konuşarak köyü dolaşıyor ve köy sakinleri ile tanışıyorlardı. Eve döndükleri zaman Mustafa elektriğini çekeceği evleri sıraya koyarak, aza Hacının evinden başladı. Azanın evi oldukça büyüktü, iki günde bitirebilirdi.
Köyde ilk cuma günüydü, herkes cuma namazına gitti ama Mustafa çalışıyordu, zaten namazda kılmıyordu. Böyle iki hafta geçti, Mustafa köylüler tarafından seviliyordu ama namaz kılmaması hele hiç cuma namazına gitmemesi köylünün canını sıkıyordu.
Aza Ali bir gün köylüyü evinde topladı, maksadı Mustafa’ya biraz öğüt vermekti. Çaylar içildikten sonra sohbet döndü Mustafa’nın Cuma namazı kılmasına geldi, tabii ilk söz aza Ali’den;
— Ya Mustafa sen çok iyi bir usta aynı zamanda da çok iyi bir insansın,  ama biz bir şeyi anlamıyoruz, neden hiç namaz kılmıyorsun hele Cuma günü bile namaz kılmıyorsun ama neden, hâlbuki Adem peygamber Cuma günü doğdu, yine Cuma günü cennete kondu ve Cuma günü cennetten kovuldu, hatta kıyamette cuma günü kopacak bunları biliyor musun?
—Bak yavrum üç Cuma namaz kılmayanın kalbi mühürlenirmiş bunu da biliyor musun? gerçekten tüm köylü olarak seni seviyoruz ama namaz kılmamana hatta Cuma günü namaza gelmemene şaşıyoruz, söylesene neden?
—Bilmiyorum özel bir nedeni yok sadece tembellik, İnşallah sizin yaşınıza gelince olur. Şimdi bilmiyorum kılamıyorum yoksa annem babam beş vakit namaz kılarlardı, bende kılarım inşallah.
—İyide yavrum ne zaman bak 35 yaşamışsın hala namaz yok ya yarın ölürsen o zaman ne olacak hiç düşündün mü?
—Vay Ali ağabey
 bana ders vermek içinmi topladın bu milleti?
-Yok  ya ne alakası var maksat sohbet olsun hem hak kısmıyız yani?
—Tamam, haklısınız, burada işim bitince şehre gider orda bir hocadan ders alır başlarım inşallah.
Sohbet Mustafa’nın canını fena sıkmıştı, ama haklı olduklarını düşünmeden de edemedi. Yine Cuma geldi ve Mustafa hala namazda yoktu.
Mustafa bir eve yeni başlamıştı, ev sahibi çok iyi bir insandı ne gerekirse hizmet için yapıyordu. Ev sahibine gelen bir haber Mustafa’yı bile yıkmıştı. Köyün bekçisi heyecanlı bir şekilde;
—Ya Bekir amca yiyenin Hatice doğum anında çok kan kaybettiğinden vefat etmiş, başın sağ olsun cenaze Kahramanmaraş’tan yola çıkmış haberin olsun. Ben tüm köye haber vermeye gidiyorum.
Mustafa haberle birlikte yıkılmak üzere olan Bekir amcayı tuttu, adamcağız mahvolmuştu ki zorlukla Mustafa’ya dönerek,
—Hadi usta sende gel gidelim şimdi köyde kimse kalmaz, hem perişan olursun hem de yalnız kalırsınız,   beni kırma hadi gidelim.
Bekir amca ile Mustafa acele abdest alarak yola koyuldular, ev halkından da kimse kalmamıştı. Cenaze evi köyün alt tarafına kalıyordu, ağaçlar arasında iki katlı oldukçada büyüktü. Herkes ağlıyor üzülüyordu Mustafa sadece donuk gözlerle etrafa bakıyordu. Anca köyün ileri gelen bir yaşlısı üzüntülü bir eda ile çevreye bir şeyler söylüyordu.
—Allah kahretsin hoca yok içinizde mezar kazdırmasını bilen varmı?  Varsa birkaç kişi alıp gitsin ya Allah için yokmu bu işi bilen.
Mustafa ayağa kalkarak bu ortamdan uzaklaşmak için “ben biliyorum nenemin mezarını kazdırdım” dedi. Yanına altı tane genç verdiler, onlarla birlikte mezarlığa doğru yola koyuldular. Mezarlığa gelince Mustafa ölçümü yaparak şurayı kazın diye işaret etti. Yaklaşık bir saat sonra mezar kazılmış Mustafa son defa kontrol etmek için mezarın içine indi, tam istediği gibi olmuştu, bu arada da cenaze gelmişti. Mustafa elini uzattı dışarı çıkmak için ama elinin tutan adam elini bırakınca mezarın içine boylu boyunca uzandı.
Mustafa öyle bir titre diki sanki öldüğünü sandı uzandığı yerden toparlanarak kalktı, sonrada elini tuttular ve yukarıyı çıkardılar. Mustafa ve altı kişi cenaze evinin yolunu tutarken, cenazede defin ediliyordu. Mustafa ile giden altı kişi kendi arasında konuşuyorlardı.
—Benim halamın kızı Allah rahmet etsin mezarını kazmakta varmış, ama hakkım helal olsun.
—Benimde dayımın kız benimde hakkım helal olsun.
—Benim amcamın kızı bende helal ediyorum.
—Bende helal ediyorum teyzemin kızına, helal olsun.
—Benim yengemdi, Allah razı olsun çok iyi bir insandı elbette bende helal ediyorum hakkımı.
—Benimde komşumdu rahmetli, ilk gecesi ihsan gelir inşallah, elbette sende helal ediyorum.
Mustafa düşünüyordu söylenerek kendi kendini.
—Benim bir akrabalığım yok,  helal etmem için benle görüşmeleri gerek, yinede helal etsem mi acaba neyse gidelim bakalım ne olacak.
Cenaze defin edilmiş herkes evde toplanmışlar hala üzüntülü hava hakimdi. Mustafa bir köşede oturmuş her şeyin normale dönmesini bekliyordu. Gece saat 12 olmuş herkes dağılmaya başlamıştı. Mustafa ile aza Ali’de eve gidiyorlardı. Aza fırsatı yakalamışçasına konuşmaya başladı.
—Görüyor musun Hatice 18 yaşındaydı ve bu gün rahmetli oldu ya sende rahmetli olursan namazı ne zaman kılacaksın, ölünce mezarda mı?  
—Haklısın Ali amca ya valla bir tuhaf oldum aslında namaza başlasak çok iyi olur.
—De bakalım başla belki bu olay sana ders olur.
Eve vardılar biraz sohbetten sonra yataklar serildi, Mustafa büyük salonda çırak ise küçük odada yatacaktı. Mustafa yatmak için hazırlandı, daha sonrada lambası söndürüp yatağa girdi, ama girmesi ile dehşetle kalkması bir oldu. Yatağının uçunda gelinlikler giymiş 15–18 yaşları arasında biri vardı.
—Mustafa Bey mezarımı kazarak borçlandırdın beni, sonrada helal etmeyerek ilk gecemde rahatsız ettin.
—Sen kimsin ya neden geldin biri görürse ben ne yaparım.
—Korkma kimse beni görmez senden başka, ben bugün defin ettiğiniz daha doğrusu mezarını kazdığınız kişiyim. Herkes helal etti ama sen etmedin bende onun için geldim, seninle helalleşmeye.
—Tamam, ben helal ediyorum çok da özür dilerim, keşke helal etseydim de seni rahatsız etmeseydim.
—Haklısın helal etseydin de ilk gecemde rahat olsaydım, ama etmedin.
—Helal olsun hem de bin kollu helal hadi git artık ne olur.
Bu konuşmadan sonra birden kalkarak ışığı yaktı, o an kendisinden başka kimsenin olmadığını gördü. Işığın yandığını gören evin hanımı tekrar ışığı kapattı, Mustafa’da kafasını yatağın içerisine sokmuştu. Öyle şiddetle yorgan açıldı ki Mustafa korkudan dilini yutacaktı, gelen yine aynı gelindi.
—Kalk uyutmam seni bulana kadar doğru yolu, kalk kıl namazını bak sabah geçiyor, kalk sende yarın yanıma geleceksin böylemi geleceksin hiç hazırlık yapmadan. Ne olur o zaman biliyor musun, seni malın mülkün asla kurtaramaz kurtarsa seni imanın kurtarır yakalar seni yakarlar mezara iner inmez acın başlar.
Mustafa tekrar fırlayarak ışığı yaktı,  evin hanımı da sanki nispet yaparcasına tekrar ışığı söndürdü, kadının sinirlendiğini duyan Mustafa bir daha ışığa yaklaşmadı ama gelin yine gelmişti, hem de bu kez daha kızgın bir eda ile konuşuyordu.
—Bak adı güzel Mustafa ne olur adına yakışır bir insan ol, ne olur küçücük çıkarlar için yalan söyleme, dinin direği olan namazını her zaman kıl, bunları yapacağına bana söz ver ama insan sözü olsun.
—Söz ne gerekirse dinimi yaşamak için onu yapacağım yeter ki sen git, sende hakkını helal et benim has bacım. İnan çok üzgünüm keşke şeytana uymayıp hakkımı helal etseydim.
—Tamam, ne zaman yanlışın olursa geleceğim sakın unutma.
Mustafa bu konuşmalardan sonra tekrar ışığı yaktı, oturdu derin derin düşünmeye başladı belki de bu kendisinin için son bir şanstı. Işığı gören ev halkının hepsi kalktılar, ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı, ışığın neden yanıp söndüğünü bilmiyorlardı.
—Kusura bakmayın sizi uyandırdım, ya rahmetli gelip gitti, hiç uyutmadı beni.
—Mustafa rahmetli kim ne geldi gitti?
—Bu gün ölen hani ismi Hatice olan, köylünüz güya mezarını kazdırdım onu
da helal etmedim diye beni yatırmadı.
-Olamaz yalan söylüyorsun.
-İnanmıyor musun? dur istersen tarif edeyim. Uzun siyah saçlı, kahverengi gözlü, beyaz tenli, burnunun yan tarafında siyah bir beni var, tahmini benden kısa 160 boyunda falan, kilo olarak da 60 kilo gelmez. Çok güzel bir konuşması var, 18 yaşındaymış doğumdan vefat etmiş, 15 yaşında evlenmiş iki senedir çocuk olmamış, hatta doktorlar çocuk çok tehlikeli demişler ama o kocası için göze almış.
—Bunlarımı konuştu seninle, Allahım galiba doğru söylüyorsun hadi o zaman saha namazını kılalım.   
Mustafa ile tüm aile fertleri sabah namazını kıldılar, sohbet derken hava iyice aydınlanmaya başladı. Konuyu bilen Aza Ali Mustafa’yı alarak doğru cenaze evine ğittiler. Aza Ali cenaze Hatice’nin babasına kısaca Mustafa’nın yaşadığı olayı anlattılar. Adamcağız Mustafa’nın yanına gelerek.
-Kusura bakmayın acımızın içinde unuttuk hakkını helal et ve şu parayı al.
-Kusura bakmayın parayı almam, ayrıca hakkımı da has bacıma helal ettim.
-Nasıldı kızım anlatırmısınız.
-Elbette çok iyiydi, zaten o bir melek olmasa gelemezdi, aslında ona ağlamayın sevinin o cennetliktir ben eminim. Çok güzel bir gelinlik içerisinde geldi saatlerce konuştu, her konuştuğu güzel ve anlamlı şeylerdi. Allahın izni ile artık tüm namazlarımı kılarım, Allah ondan razı olsun.
Adam birden Mustafa’nın eline sarıldı sonrada alnından öptü. Mustafa bu olayın üzerinden bir hafta geçmiş beş vakit namazını kılıyordu. Aradan bir ay geçti köyde de iş bitmişti, ayrılmadan önce son kez has bacısının huzuruna yani mezarlığı gitti.
—Allah seni gani gani rahmet etsin, razı olsun sayende doğru yolu buldum, korkma Allahın izni ile artık bu yoldan ayrılmam.
Fatiha dua ettikten sonra ayrıldı, aynı günde merkeze evine döndü. Yaşadıklarını eşine anlattı, köyden geleli henüz 1 ay olmamıştı bu kez elektrik çekmek için Bertiz Kılalı köyüne gidecekti. Tüm hazırlıkları bitirerek köye geldi tabii namazı da bırakmıştı, nasılsa köseli buraya oldukça uzaktı.
İlk gün misafir olduğu yatarken aklına köseli köyünde yaşadıkları geldi tuhaf bir ürperti girdi içini ya buraya da gelirse, sonrada uzak olduğunu düşünerek rahatladı. Lambayı söndürmüş yatağa uzanmıştı yine gelmişti hem de bu kez çok daha kızgın sert.
—Neden dediklerini yapmıyorsun hani söz vermiştin, sen Allahtan hiç korkmazmısın? Bana yazık değimli, hep böylemi kalacağını sanıyorsun ey ahmak, çevrene bak bakalım kimleri kaybetmişsin. Hani deden nenen, hani amcan, dayın onlar ödlüde senmi yaşayacaksın.
—Haklısın tamam bir şans daha valla kılacam, senin istediğin gibi olacağım söz bu son olsun.
—İstersen yapma zaten bu son gelişim, bir daha gelirsem senide alır gider cehennem çukuruna attırırım bilmiş ol. Bu sana son şans bir dahası yok Hemen kalk namazlarını kıl. Bana yazık senin için ta buraya kadar geldim sen buna değermisin söyle,  söyle.
—Biliyorum haklısın değmem ama artık biliyorum ki Mevla’nın her şeye gücü yeter. Sen rahat ol artık neden yaratıldığımı artık anladım bu sana son sözüm olsun rahat uyu artık, bana hakkını helal et has bacım.
Mustafa elli yaşına gelmişti, çok şükür beş vakit namazını kılar ibadetlerini aksatmazdı. O gün has bacısını görmek için köseli mezarlığına gitmişti.
—Allah razı olsun iyi ki seni tanıdım, bak bir daha rahatsız olmadın doğru yolu yaratılış amacını artık biliyorum binlerce şükür seni bana yollayana, binlerce şükür bana doğru yolu gösterene. Gidiyorum has bacım hakkını helal et benden binlerce defa helal olsun, seni hiç mi hiç unutmayacağım.


HAS BACIM

Kalk uyutmam seni bulana kadar doğru yolu
Kalk ibret al beni gör gör gerçek sonu
Uyan sabah namazı geçiyor ey bire ahmak
Yarın sende benim gibi olacaksın toprak
Dün hayat dolu cıvıl cıvıl yaşıyordum senin gibi
Yarından daha yakın öleceksin sende benim gibi
Mal mülk şöhret azrailden kurtaramaz seni
Onatlı günlük oğlumdan bile Azrail ayırdı beni
Yaşım genç deme kalk kıl namazını
İstesende iste mesende alırlar canını
Vaktin dolduğu an gidersin olur bir bahane
Ölünce günahından sevabından banane onane
Dünya malı değil seni imanın kurtaracak
Dünya malı silah gibi karşında duracak
Bana mezar kazdın borçlandırdın beni
Ödemek için borcumu uyandırdım seni
Tek dileğim Allah yolunda görmek bilmek seni
Ben gidiyorum bir fatihayla sevindir beni
Git git has bacım yerin rahat ruhun şad olsun
Sualin kolay gelsin mezarın nurla dolsun
Gideceğiz hepimiz elbette bir gün oraya
İçten sığınırım hepimizi yaradan Allahıma
Okuyanlar dinleyenler Allah için okusun
Has bacımın ruhuna bir fatiha

                                                                           MUSTAFA AKYOL
                                                                                05379797897

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder