Yemyeşillikler
arasında şırıl şırıl akan suları ile çok güzel bir köydü Köseli, 1984 yılında
elektriğe kavuşacağından ayrı bir heyecan yaşanıyordu. Mustafa 35 yaşında
hayatı dolu dolu yaşayan, pek dini inanışlara namaza önem vermeyen evli ve 2 çocuk
babasıydı.
Köseli köyü
muhtarı ile anlaşan Mustafa köyün elektriklerini çekecekti. Mustafa elektrik
malzemeleri ve çırak ile köye doğru yol almaya başladı. Köye varınca muhtarın
talimatı ile aza Hacı’nın evine yerleşti, malzemeleri yerleştirdikten sonra aza
Hacı ile köyü dolaşmaya başladılar.
—Bak Mustafa
bu köyün evlerinin en az yarısının elektriğini sen çekersin, aman sakın bir
yanlışlık yapma malzemenin en iyisini kullan, en iyi işçiliği yap namus
konusunda da dikkatli olursan sevinirim.
— Tamam, Hacı
ağabey sen hiç düşünme elimden gelenin en iyisini yaparım, malzemelerim zaten
TSE’lidir, namus konusuna gelince evli ve 2 çocuk babası olduğumu söyleyeyim.
Böyle
konuşarak köyü dolaşıyor ve köy sakinleri ile tanışıyorlardı. Eve döndükleri
zaman Mustafa elektriğini çekeceği evleri sıraya koyarak, aza Hacının evinden
başladı. Azanın evi oldukça büyüktü, iki günde bitirebilirdi.
Köyde ilk cuma
günüydü, herkes cuma namazına gitti ama Mustafa çalışıyordu, zaten namazda
kılmıyordu. Böyle iki hafta geçti, Mustafa köylüler tarafından seviliyordu ama
namaz kılmaması hele hiç cuma namazına gitmemesi köylünün canını sıkıyordu.
Aza Ali bir
gün köylüyü evinde topladı, maksadı Mustafa’ya biraz öğüt vermekti. Çaylar
içildikten sonra sohbet döndü Mustafa’nın Cuma namazı kılmasına geldi, tabii
ilk söz aza Ali’den;
— Ya Mustafa
sen çok iyi bir usta aynı zamanda da çok iyi bir insansın, ama biz bir şeyi anlamıyoruz, neden hiç namaz
kılmıyorsun hele Cuma günü bile namaz kılmıyorsun ama neden, hâlbuki Adem
peygamber Cuma günü doğdu, yine Cuma günü cennete kondu ve Cuma günü cennetten
kovuldu, hatta kıyamette cuma günü kopacak bunları biliyor musun?
—Bak yavrum üç
Cuma namaz kılmayanın kalbi mühürlenirmiş bunu da biliyor musun? gerçekten tüm
köylü olarak seni seviyoruz ama namaz kılmamana hatta Cuma günü namaza
gelmemene şaşıyoruz, söylesene neden?
—Bilmiyorum
özel bir nedeni yok sadece tembellik, İnşallah sizin yaşınıza gelince olur.
Şimdi bilmiyorum kılamıyorum yoksa annem babam beş vakit namaz kılarlardı,
bende kılarım inşallah.
—İyide yavrum
ne zaman bak 35 yaşamışsın hala namaz yok ya yarın ölürsen o zaman ne olacak
hiç düşündün mü?
—Vay Ali ağabey
bana ders vermek içinmi topladın bu milleti?
-Yok ya ne alakası var maksat sohbet olsun hem hak
kısmıyız yani?
—Tamam, haklısınız,
burada işim bitince şehre gider orda bir hocadan ders alır başlarım inşallah.
Sohbet
Mustafa’nın canını fena sıkmıştı, ama haklı olduklarını düşünmeden de edemedi.
Yine Cuma geldi ve Mustafa hala namazda yoktu.
Mustafa bir
eve yeni başlamıştı, ev sahibi çok iyi bir insandı ne gerekirse hizmet için
yapıyordu. Ev sahibine gelen bir haber Mustafa’yı bile yıkmıştı. Köyün bekçisi
heyecanlı bir şekilde;
—Ya Bekir amca
yiyenin Hatice doğum anında çok kan kaybettiğinden vefat etmiş, başın sağ olsun
cenaze Kahramanmaraş’tan yola çıkmış haberin olsun. Ben tüm köye haber vermeye
gidiyorum.
Mustafa
haberle birlikte yıkılmak üzere olan Bekir amcayı tuttu, adamcağız mahvolmuştu
ki zorlukla Mustafa’ya dönerek,
—Hadi usta
sende gel gidelim şimdi köyde kimse kalmaz, hem perişan olursun hem de yalnız
kalırsınız, beni kırma hadi gidelim.
Bekir amca ile
Mustafa acele abdest alarak yola koyuldular, ev halkından da kimse kalmamıştı.
Cenaze evi köyün alt tarafına kalıyordu, ağaçlar arasında iki katlı oldukçada
büyüktü. Herkes ağlıyor üzülüyordu Mustafa sadece donuk gözlerle etrafa
bakıyordu. Anca köyün ileri gelen bir yaşlısı üzüntülü bir eda ile çevreye bir
şeyler söylüyordu.
—Allah
kahretsin hoca yok içinizde mezar kazdırmasını bilen varmı? Varsa birkaç kişi alıp gitsin ya Allah için
yokmu bu işi bilen.
Mustafa ayağa
kalkarak bu ortamdan uzaklaşmak için “ben biliyorum nenemin mezarını kazdırdım”
dedi. Yanına altı tane genç verdiler, onlarla birlikte mezarlığa doğru yola
koyuldular. Mezarlığa gelince Mustafa ölçümü yaparak şurayı kazın diye işaret
etti. Yaklaşık bir saat sonra mezar kazılmış Mustafa son defa kontrol etmek
için mezarın içine indi, tam istediği gibi olmuştu, bu arada da cenaze
gelmişti. Mustafa elini uzattı dışarı çıkmak için ama elinin tutan adam elini
bırakınca mezarın içine boylu boyunca uzandı.
Mustafa öyle
bir titre diki sanki öldüğünü sandı uzandığı yerden toparlanarak kalktı,
sonrada elini tuttular ve yukarıyı çıkardılar. Mustafa ve altı kişi cenaze
evinin yolunu tutarken, cenazede defin ediliyordu. Mustafa ile giden altı kişi
kendi arasında konuşuyorlardı.
—Benim halamın
kızı Allah rahmet etsin mezarını kazmakta varmış, ama hakkım helal olsun.
—Benimde
dayımın kız benimde hakkım helal olsun.
—Benim amcamın
kızı bende helal ediyorum.
—Bende helal
ediyorum teyzemin kızına, helal olsun.
—Benim
yengemdi, Allah razı olsun çok iyi bir insandı elbette bende helal ediyorum
hakkımı.
—Benimde
komşumdu rahmetli, ilk gecesi ihsan gelir inşallah, elbette sende helal
ediyorum.
Mustafa
düşünüyordu söylenerek kendi kendini.
—Benim bir
akrabalığım yok, helal etmem için benle
görüşmeleri gerek, yinede helal etsem mi acaba neyse gidelim bakalım ne olacak.
Cenaze defin
edilmiş herkes evde toplanmışlar hala üzüntülü hava hakimdi. Mustafa bir köşede
oturmuş her şeyin normale dönmesini bekliyordu. Gece saat 12 olmuş herkes
dağılmaya başlamıştı. Mustafa ile aza Ali’de eve gidiyorlardı. Aza fırsatı
yakalamışçasına konuşmaya başladı.
—Görüyor musun
Hatice 18 yaşındaydı ve bu gün rahmetli oldu ya sende rahmetli olursan namazı
ne zaman kılacaksın, ölünce mezarda mı?
—Haklısın Ali
amca ya valla bir tuhaf oldum aslında namaza başlasak çok iyi olur.
—De bakalım
başla belki bu olay sana ders olur.
Eve vardılar
biraz sohbetten sonra yataklar serildi, Mustafa büyük salonda çırak ise küçük
odada yatacaktı. Mustafa yatmak için hazırlandı, daha sonrada lambası söndürüp
yatağa girdi, ama girmesi ile dehşetle kalkması bir oldu. Yatağının uçunda
gelinlikler giymiş 15–18 yaşları arasında biri vardı.
—Mustafa Bey
mezarımı kazarak borçlandırdın beni, sonrada helal etmeyerek ilk gecemde
rahatsız ettin.
—Sen kimsin ya
neden geldin biri görürse ben ne yaparım.
—Korkma kimse
beni görmez senden başka, ben bugün defin ettiğiniz daha doğrusu mezarını
kazdığınız kişiyim. Herkes helal etti ama sen etmedin bende onun için geldim,
seninle helalleşmeye.
—Tamam, ben
helal ediyorum çok da özür dilerim, keşke helal etseydim de seni rahatsız
etmeseydim.
—Haklısın
helal etseydin de ilk gecemde rahat olsaydım, ama etmedin.
—Helal olsun
hem de bin kollu helal hadi git artık ne olur.
Bu konuşmadan
sonra birden kalkarak ışığı yaktı, o an kendisinden başka kimsenin olmadığını
gördü. Işığın yandığını gören evin hanımı tekrar ışığı kapattı, Mustafa’da
kafasını yatağın içerisine sokmuştu. Öyle şiddetle yorgan açıldı ki Mustafa
korkudan dilini yutacaktı, gelen yine aynı gelindi.
—Kalk uyutmam
seni bulana kadar doğru yolu, kalk kıl namazını bak sabah geçiyor, kalk sende
yarın yanıma geleceksin böylemi geleceksin hiç hazırlık yapmadan. Ne olur o
zaman biliyor musun, seni malın mülkün asla kurtaramaz kurtarsa seni imanın kurtarır
yakalar seni yakarlar mezara iner inmez acın başlar.
Mustafa tekrar
fırlayarak ışığı yaktı, evin hanımı da sanki
nispet yaparcasına tekrar ışığı söndürdü, kadının sinirlendiğini duyan Mustafa
bir daha ışığa yaklaşmadı ama gelin yine gelmişti, hem de bu kez daha kızgın
bir eda ile konuşuyordu.
—Bak adı güzel
Mustafa ne olur adına yakışır bir insan ol, ne olur küçücük çıkarlar için yalan
söyleme, dinin direği olan namazını her zaman kıl, bunları yapacağına bana söz
ver ama insan sözü olsun.
—Söz ne
gerekirse dinimi yaşamak için onu yapacağım yeter ki sen git, sende hakkını
helal et benim has bacım. İnan çok üzgünüm keşke şeytana uymayıp hakkımı helal
etseydim.
—Tamam, ne
zaman yanlışın olursa geleceğim sakın unutma.
Mustafa bu
konuşmalardan sonra tekrar ışığı yaktı, oturdu derin derin düşünmeye başladı
belki de bu kendisinin için son bir şanstı. Işığı gören ev halkının hepsi
kalktılar, ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı, ışığın neden yanıp söndüğünü
bilmiyorlardı.
—Kusura
bakmayın sizi uyandırdım, ya rahmetli gelip gitti, hiç uyutmadı beni.
—Mustafa
rahmetli kim ne geldi gitti?
—Bu gün ölen
hani ismi Hatice olan, köylünüz güya mezarını kazdırdım onu
da helal etmedim diye beni
yatırmadı.
-Olamaz yalan
söylüyorsun.
-İnanmıyor
musun? dur istersen tarif edeyim. Uzun siyah saçlı, kahverengi gözlü, beyaz
tenli, burnunun yan tarafında siyah bir beni var, tahmini benden kısa 160
boyunda falan, kilo olarak da 60 kilo gelmez. Çok güzel bir konuşması var, 18
yaşındaymış doğumdan vefat etmiş, 15 yaşında evlenmiş iki senedir çocuk
olmamış, hatta doktorlar çocuk çok tehlikeli demişler ama o kocası için göze
almış.
—Bunlarımı
konuştu seninle, Allahım galiba doğru söylüyorsun hadi o zaman saha namazını
kılalım.
Mustafa ile
tüm aile fertleri sabah namazını kıldılar, sohbet derken hava iyice
aydınlanmaya başladı. Konuyu bilen Aza Ali Mustafa’yı alarak doğru cenaze evine
ğittiler. Aza Ali cenaze Hatice’nin babasına kısaca Mustafa’nın yaşadığı olayı
anlattılar. Adamcağız Mustafa’nın yanına gelerek.
-Kusura
bakmayın acımızın içinde unuttuk hakkını helal et ve şu parayı al.
-Kusura
bakmayın parayı almam, ayrıca hakkımı da has bacıma helal ettim.
-Nasıldı kızım
anlatırmısınız.
-Elbette çok
iyiydi, zaten o bir melek olmasa gelemezdi, aslında ona ağlamayın sevinin o
cennetliktir ben eminim. Çok güzel bir gelinlik içerisinde geldi saatlerce
konuştu, her konuştuğu güzel ve anlamlı şeylerdi. Allahın izni ile artık tüm
namazlarımı kılarım, Allah ondan razı olsun.
Adam birden
Mustafa’nın eline sarıldı sonrada alnından öptü. Mustafa bu olayın üzerinden
bir hafta geçmiş beş vakit namazını kılıyordu. Aradan bir ay geçti köyde de iş
bitmişti, ayrılmadan önce son kez has bacısının huzuruna yani mezarlığı gitti.
—Allah seni
gani gani rahmet etsin, razı olsun sayende doğru yolu buldum, korkma Allahın
izni ile artık bu yoldan ayrılmam.
Fatiha dua
ettikten sonra ayrıldı, aynı günde merkeze evine döndü. Yaşadıklarını eşine
anlattı, köyden geleli henüz 1 ay olmamıştı bu kez elektrik çekmek için Bertiz
Kılalı köyüne gidecekti. Tüm hazırlıkları bitirerek köye geldi tabii namazı da
bırakmıştı, nasılsa köseli buraya oldukça uzaktı.
İlk gün
misafir olduğu yatarken aklına köseli köyünde yaşadıkları geldi tuhaf bir
ürperti girdi içini ya buraya da gelirse, sonrada uzak olduğunu düşünerek
rahatladı. Lambayı söndürmüş yatağa uzanmıştı yine gelmişti hem de bu kez çok
daha kızgın sert.
—Neden
dediklerini yapmıyorsun hani söz vermiştin, sen Allahtan hiç korkmazmısın? Bana
yazık değimli, hep böylemi kalacağını sanıyorsun ey ahmak, çevrene bak bakalım
kimleri kaybetmişsin. Hani deden nenen, hani amcan, dayın onlar ödlüde senmi
yaşayacaksın.
—Haklısın
tamam bir şans daha valla kılacam, senin istediğin gibi olacağım söz bu son
olsun.
—İstersen
yapma zaten bu son gelişim, bir daha gelirsem senide alır gider cehennem
çukuruna attırırım bilmiş ol. Bu sana son şans bir dahası yok Hemen kalk
namazlarını kıl. Bana yazık senin için ta buraya kadar geldim sen buna
değermisin söyle, söyle.
—Biliyorum
haklısın değmem ama artık biliyorum ki Mevla’nın her şeye gücü yeter. Sen rahat
ol artık neden yaratıldığımı artık anladım bu sana son sözüm olsun rahat uyu
artık, bana hakkını helal et has bacım.
Mustafa elli
yaşına gelmişti, çok şükür beş vakit namazını kılar ibadetlerini aksatmazdı. O
gün has bacısını görmek için köseli mezarlığına gitmişti.
—Allah razı
olsun iyi ki seni tanıdım, bak bir daha rahatsız olmadın doğru yolu yaratılış
amacını artık biliyorum binlerce şükür seni bana yollayana, binlerce şükür bana
doğru yolu gösterene. Gidiyorum has bacım hakkını helal et benden binlerce defa
helal olsun, seni hiç mi hiç unutmayacağım.
HAS
BACIM
Kalk uyutmam
seni bulana kadar doğru yolu
Kalk ibret al
beni gör gör gerçek sonu
Uyan sabah
namazı geçiyor ey bire ahmak
Yarın sende
benim gibi olacaksın toprak
Dün hayat dolu
cıvıl cıvıl yaşıyordum senin gibi
Yarından daha
yakın öleceksin sende benim gibi
Mal mülk
şöhret azrailden kurtaramaz seni
Onatlı günlük
oğlumdan bile Azrail ayırdı beni
Yaşım genç
deme kalk kıl namazını
İstesende iste
mesende alırlar canını
Vaktin dolduğu
an gidersin olur bir bahane
Ölünce
günahından sevabından banane onane
Dünya malı
değil seni imanın kurtaracak
Dünya malı
silah gibi karşında duracak
Bana mezar
kazdın borçlandırdın beni
Ödemek için
borcumu uyandırdım seni
Tek dileğim
Allah yolunda görmek bilmek seni
Ben gidiyorum
bir fatihayla sevindir beni
Git git has bacım
yerin rahat ruhun şad olsun
Sualin kolay gelsin
mezarın nurla dolsun
Gideceğiz
hepimiz elbette bir gün oraya
İçten
sığınırım hepimizi yaradan Allahıma
Okuyanlar
dinleyenler Allah için okusun
Has bacımın
ruhuna bir fatiha
MUSTAFA AKYOL
05379797897
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder